www.Gelresule.tr.gg
Ekrani Buyuk Boyutla Okumak Icin Sag Tarafdaki Fullscreene Tiklayiniz
Adam Olmak
Bir gün Hoca'nın bulunduğu bir sohbette sormuşlar:
"Hocam, adam olmanın yolu nedir?"
Hoca düşünceli düşünceli, başını bir o yana bir bu yana sallayarak "Söyleyen olursa dinlemeli, dinleyen olursa söylemeli" demiş
Alis Veris
Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:
- Kaç akçe şu heybe muhterem?
- 2 akçe hocam.
- Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:
- Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.
Hoca sinirlenir:
- Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin!
Ayağı Abdestsiz
Nasreddin Hoca abdest alirken, bir ayagina su yetmemis. Namaz kilarken de bir ayagini yukar kaldirarak namaz kilmis. Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasil namaz? diye sormus.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayagi abdestsiz namaz, diye cevap vermis
Ayva İle İncir
Nasreddin Hoca birgün Timurlengi ziyarete karar verir.
Giderken yanına hediye olarak bir sepet ayva alır.Fakat hoca yolda ayva yerine incirin daha iyi hediye olacağına karar verir ve dönüp ayvaları boşaltır onların yerine sepeti incir doldurur. Padişah Timur 'a hocanın kendisine hediye getirdiği ve huzura kabul edilmesini istediği bildirilir. Hoca huzura alınır. Hediye olarak çok değerli şeyleyen padişah
incirleri görünce çok kızar ve incirleri tek tek hocanın kafasına vurur.Fakat hoca acıdan bağıracağına Allaha şükreder. Şaşıran Padişah sebebini sorar:
Hoca :
--Padişahım ya ayvaları getirseydim halim ne olurdu der..
Bal İle Sirke
Bir gün Nasrettin Hoca'ya
-- Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler.
-- Nasıl uyumasın der? der ve gider yarım okka bal yer yarım okkada sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar.
-- Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi?
Hoca hiç mertliği elden bırakmaz.
-- Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar
Ben Uyuyorum
Bir gün Nasreddin Hoca sehire gelip, bir arkadasiyla birlikte handa kalmis. Gece yarisi arkadasi sormus :
-Hocam, uyudunuz mu?
-Buyurun birsey mi var?
-Biraz borç para isteyeyim demistim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya baslayip:
-Ben uyuyorum! demis.
Bindiği Dal
Bir gün Hoca ateş için agaca çikmis odun kesiyormuş. Yakından geçen biri, Hoca'nin hararetli bir şekilde bindigi dalı kestiğini farkeder.
-Dikkatli ol, Hoca Efendi! diye uyarır. Kesmeye çalıştığın dal bindiğin daldır. Durmazsan, kesin yere duşeceksin.
Hoca cevap vermeye zahmet bile etmez. İşsiz güçsüz insanlar heryerdedir. Kendilerine faydalı hiç birşey yapmazlar, size ne yapıp yapmayacağınızı anlatırlar işte.
Hoca'nın zihni bunlarla meşgulken, kırmayı başardıgı dalla birlikte aşağı düşer.
Adam hakkindaki fikri hemen cark eder. Kesin onemsiz biri degildi bu adam. Gercekte, hayatinda karsilasacagin en onemli adam olabilirdi. Kendine gelir gelmez, adamin arkasindan kosar, fakat cok gectir, adam gozden kaybolmustur.
Muhtemelen, Hoca'nin aklindaki sey bu bilge kisiye ne zaman olecegini sormakti
Çömlek Hesabı
Eskiden takvim bugünkü kadar yaygın değildi. Hele köylerde ancak önemli bazı olaylara göre
zaman belirlenirdi. O yüzden özellikle Ramazan'da günleri şaşırmamak için bazı usuller uygulanırdı.
On bir ayın sultanı Ramazan ayı daha gelir. Nasreddin Hoca zamanı belirlemek için bir çömlek
alır bir yığın ufak taş toplar.
Akşam olduğu zaman bu taşlardan bir tanesini çömleğe atardı. Ramazan'ın kaçı olduğunu
öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayardı.
Hoca'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Hoca'ya küçük bir şaka yapmak ister.
Bir gün gizlice Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır.
Sonra doğruca Hoca'nın yanına gider ve sorar:
-- Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık.
Bana Hoca'ya gir danış. O bilir, dediler.
Hoca:
-- Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım, der. Hoca., çömleğin yanına gider. İçindeki taşları
saymak için boşaltır. Hayretler içinde kalır. Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır. Kendi kendine:
-- Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! diye söylenir.
Soru soran adamın yanına geri gelir:
-- Bugün Ramazan'ın altmış ikisi der. Adam:
-- Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi?
Hoca:
-- Sen gene şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim.
Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi. der
Derde Deva
Nasreddin Hoca pazara giderken mahalleden şakacı biri yanına gelip:
-Efendim akşam uyurken fare ağzıma kaçtı.Bunun çaresi nedir?
-Çaresi kolay demiş Nasreddin Hoca, acıkmış bir kediyi ağzınıza sokup yutun!
Dünyanın Dengesi
Dünyada meraklılar çok...
Biri hocaya:
-Şu dünya ne kadar tuhaf demiş.
Hoca aksakalını sıvazladıktan sonra:
-Neresi tuhaf diye sormuş.
-Sabah oldumu insanların her biri bir tarafa gidiyor.
Bazıları bu yana bazıları bu yana...
Neden ki? Deyince
Hoca çok fazla düşünmeden şu cevabı vermiş:
-Neden olacak hepsi bir tarafa gitse dünyanın dengesi bozulurda ondan .
Eşeğin Yönü
Bir gun Hoca esege yuzu arkaya bakacak sekilde yanlis oturmus.
-Hoca, diye seslenir insanlar, esegine ters biniyorsun!
Hoca;
-Hayir, diye cevaplar, esege ters biniyor degilim. Esegin yonu ters!
Göle Koş
Hoca, bir gün kirlardan topladigi çali çirpiyi esegine yükleyip evine götürürken :
-Acaba, yas çirpi da kurusu gibi yanar mi? diye düsünür ve seytana uyarak çakmagini çakar ve alevi çali çirpiya dokundurur. Aralarinda kurulari da bulunan çali çirpi hemen alev alir.Esekte bir korku, bir telas, huzursuzluktur baslar. Anira anira, çifte ata ata dört nala kosmaga baslar. Hoca da arkasindan olanca gücüyle bagirir :
-Aklin varsa göle kos!
Hatim İndiririm
Nasreddin Hoca ve karisi konusuyorlardi. Karisi :
- Benim yüzüme bakarken besmele çekiyorsun.
- Ne olmus yani?
- Imam efendi, karisinin yüzüne bakarak yasin okuyormus.
Hoca güldü :
- Ben o kadini görsem, hatim bile indiririm!...
Hindi
Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar
-Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin?
-Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var.
-Neymis ozelligi?
-Hocam bu kusa papagan derler ve konusur.
Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle;
-Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll!
Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar.
-Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin?
-Sen 50 ye satiyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konusur ama
-Öyleyse, benim ki de dusunur!
İnsanın Fikirleri
Hoca ve oglu bir keresinde bir yolculuga cikarlar. Hoca oglunun esege binmesini ve kendisininde yurumesini tercih eder. Yolda birileriyle karsilasirlar,
-Bakin su saglikli, genc cocuga! Bugunun gencligi. yaslilarina hic saygilari yok. Kendisi esege binmis ve garip babasi yuruyor! derler.
Bu insanlarin yanindan gecince, cocuk kendinden utanmis hisseder ve kendisinin yurumesi, babasinin da esege binmesi uzerine israr eder. Boylece, Hoca esekle giderken, cocuk da yaninda yurur. Kisa bir sure sonra baska insanlara rastlarlar,
-Suna bak! Babasi esekle giderken, su gariban cocuk yuruyor. derler
Bu insanlari gectikten sonra, Hoca ogluna
-En iyi yapilacak sey, ikimizin de yurumesi. Kisa bir yol aldiktan sonra, yine baskalarina rastlarlar,
-Su aptallara bakin. Bu sicak gunes altinda ikisi de yuruyor, hic biri de esege binmiyor!
Hoca ogluna doner ve
-Iste bu insanlarin fikirlerinden kurtulmanin ne kadar zor oldugunu gosterir, der
Kadının Adabı
Bir gün Nasreddin Hoca eşeği ile giderken kadıya rastlamış.Kadı Hocayla alay edip :
-Hocam, iki kardeş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş.
-Evet efendim, kardeşiniz "canım sıkıldı bir ahbabın evine götürün" dedi de onu sizin eve götürüyorum.Size rastladık yolumuz kısaldı, diye cevap vermiş Nasreddin Hoca
Kavuk
Hoca bir gün arkadasiyla konusuyormus arkadasi demis ki :
-Ya hocam dün sizin evden bir ses çikti. Bu neydi?. Hoca ise :
-Hiç sadece hanimla biraz tartistik kavugum merdivenlerden yuvarlandi, demis.
Arkadasi :
-Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çikar mi?, demis.
Hoca :
-Ya anlasana içinde bende vardim, demis.
Kazan Doğurdu
Hoca komşusundan bir gün kazanı ödünç ister. İade ederken de hem teşekkür eder, hem içine minik bir kazan koyar. Komşusu merakla bu minik kazanı sorunca da, "Komşu, bizdeyken kazanın doğurdu" der. Komşusu bu işe pek sevinir.
Aradan epey zaman geçer, Hoca yine komşusundan kazanını ödünç ister. Komşusu da sevinerek verir. Ama bu kez aradan günler, haftalar, hatta aylar geçer, kazandan ve Hoca'dan ses çıkmaz. Nihayet bir gün komşusu konuyu açmaya karar verir,"Hoca bizim kazan ne oldu?" diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle,"Komşu çok zaman geçti aradan, senin kazan öldü. Sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum" deyince sinirlenen komşusu,"Hocam ne diyorsunuz? Hiç kazan ölür mü? Kazan canlı mı ki ölsün?" Hoca,"Doğurduğunu kabul etmiştin, sesin çıkmamıştı, şimdi ölünce nden feryat ediyorsun" der komşusuna.
Keşiş
Bir kesis dünyanin en akilli adamini bulmak için diyar diyar geziyormus sira Nasreddin hocanin köyüne gelmis ve köylülere sormus.
-Sizin köyün en akilli adami kim?
demis. Köylülerde:
- Nasreddin Hoca demis.
bunun üzerine kesis köy meydaninda
hoca ile görüsmeye baslamis ve eline bir çomak almis yere bir daire çizmis, nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüs, kesis bir dogru daha çizerek daireyi dörde bölmüs,hocada dörde bölünmüs dairenin üç dilimine çarpi isareti koymus,kesis elleriyle asagidan yukariya dogru hareket yapmis,hocada yukaridan asagiya yapmis ve kesis büyük bir hayranlikla hocayi tebrik etmis. Olup bitenden bir sey anlamayan halk kesise ne oldugunu sormus kesisde :
- Bu adam gerçekten dünyanin en akilli adami, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi,ben dünyayi dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi,ben yerden buharlasma sonucunda ne olur dedim o da yagmur yagar dedi.
Bu sefer hocaya neler oldugunu sorar halk Hoca da:
- Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarisi benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altindan atesi hafif hafif almali dedi ben de üstüne findik fistik ekelersek daha iyi olur dedim
Kırk Balta
Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı :
-- Kahrolası kedi ciğeri yedi.
-- Hınzır hayvan ciğeri yemiş.
-- Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş.
Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı:
-- Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş:
-- Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.
Kusur Nerede
Hoca'nın bir gün subaşıya işi düşmüş.Herif haraç ve rüsvetyiyen bir adammis.hoca fakirne yapsin.bir çömlege toprak doldurmus,ve üstüne bal sivamis.gitmisis isini götürmüs,ilamini almis.memnun ertesi gün kapisinda bir adam bitmis -hoca demis,subasi ilamda bir kusur etmis.geri istiyor... hoca yutar mi -kusura bakmasin evlat,demiskusur ilamda degil çömlekteydi.
Maya tutarmi
Hocanin cani bir gün sarma çeker.Ama elinde yogurt bakraçlari anasi da aglamis ne yapim ne yapim derken aklina göl gelmis.Gelmis gölün kenarina,atmis bakraçlari kenara çikarmis sarmis sigarasini hafif hafif demleniyor.Sonra birden bekçinin düdügünü duymus. Eyvah simdi yandik derken aniden atmis sarmayi bakracin içine sonrada bakraci tutmus göle dökmeye baslamis.O esnada bekçide yaninda bitivermis.Bakmis bakmis anlamamis sonra hocaya sormus ne yapiyorsun diye.Hocada görmüyor musun yogurt mayaliyorum demis. bekçi kahakahalar içinde ilahi hoca koca göl hiç maya tutar mi demis.Hocada ya tutarsa diye cevap vermis.Sonra bekçi ilahi hoca diyip güle güle yoluna devam etmis.Hoca hem keyfine hem yogurda yanarken bekçinin arkasindan bakip simdi bu salak herkese anlatir demis.
Mum Ateşiyle Pişen Yemek
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
-- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
-- Ne oldu ne yaptın demişler.
-- Bekledim sabaha kadar demiş.
-- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
-- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
-- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!..
Sen O zaman Gör Feryadı
Hoca eşeğini kaybetmiş ve arıyor, bu arada da neşeli bir türkü tutturmuş.
Birisi kendini sormaktan alıkoyamaz:
-Hoca Efendi, eşeğini kaybettiğini herkes bilirken, türkü söylemeni duymak eğlenceli görünüyor. Oysa kaybına feryat edip ağlaman beklenirdi!
-Son bir ümidim, aptal mahlukun şu küçük tepenin arkasında olabileceğidir. Eğer değilse, bekle ve gör o zaman sen bendeki ağlamayi feryadi!
Parayı Veren Düdüğü Çalar
Nasreddin Hoca bir gün pazara gidiyormuş. Çocuklar hocanın etrafını sarmışlar. Hep bir ağızdan bağırmaya başlamışlar. Kimisi "Hoca bana çakı al!", kimisi "Hocam bana şeker getir!", kimisi "Hocam bana düdük al!" diye bağırıp dururken, çocuğun biri cebinden bir on kurus çıkarmış "Hocam, bana lütfen bir düdük alabilir misiniz acaba? Size zahmet olacak ama..." demiş. Nasreddin Hoca on kurusu almış, kuşağına sokmuş, yola düzülmüş. Akşam olmuş, Hoca öteberisini almış, pazardan dönerken çocuklar yine etrafını sarmışlar, "Hocam benim çakı nerede?", "Hocam benim şekeri aldın mı?" derken Hoca elini kuşağına atmiş, bir düdük çıkarmış ve "Parayı veren düdüğü çalar" demiş.
Peygamberi Barbar Cengiz
Hoca bir gun Timur'un adamlarindan birine sormus:
-Sen hangi mezheptensin?
Adam elini gogsune koyarak,
-Emir Timur! demis.
Oradaki bir baskasi
-Hoca Efendi, bir de peygamberini sor bakalim, demis.
-Gerek yok, demis Hoca. Imami Topal Timur olursa, peygamberi de kesinlikle Barbar Cengiz'dir!.
Sahibine Veririm
Nasreddin Hoca fakirlikten Kurban Bayramı'nda kurban kesememiş.Bayram namazından dönerken sokakta bir keçi görmüş, hemen yakalayıp kurban edip yemiş.Bunu öğrenen komşusu Nasreddin Hoca'ya :
-Hocam kıyamet günü keçi için sorguya çekileceksiniz, o zaman ne diyeceksiniz? demiş.
Hoca :
-İnkar ederim, demiş.
-İnkar edemezsiniz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
-Öyleyse daha iyi, demiş Hoca.Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtulurum
sanane
Birgün Nasreddin Hoca eve dogru yürüyormus bir arkadasi arkadan seslenmis aman hoca gördünmü biraz önce geçen helva kazanini agzina kadar doluydu.Hoca istifini bozmadan banane demis.Arkadasi ama hoca helve kazani sizin eve gidiyordu buna ne dersin demis hoca yine istifini bozmadan ozaman sanane demis.
Sende Düştün
Nasreddin Hocanin bir gün karisi
ölmüs.Bir ay sonra kocasi ölmüs dul bir kadinla evlenmis.Evlendigi kadin Hoca ya sürekli eski kocasini anlatiyormus.Yine bir gün yatakta kocasini anlatiyordu.Iste benim kocam söyle yapardi,böyle yapardi...Hoca sinirlenmis ve kadina bir tekme atmis ve kadinyere düsmüs.Kadin sormus aman Hoca niye attin beni.Hocaninda cevabi hazir:
"Eee yatakta bi sen yatiyosun bi ben bide eski kocan üçümüz siğamadik sende düstün.."
Sünnet Diyeyim De
Nasreddin Hoca'nin evine bir gun uc molla misafirlige gelir. Ucu de birbirinden obur seylermis. Hoca ne yemek cikarmissa silip supurmusler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sunnettir" diye ekmekle iyice siyirirlarmis. Bu sirada odaya Hoca'nin oglu girmis. Mollalar Hoca'yi memnun etmek icin:
-Aman ne guzel cocuk...Adi ne bunun? diye sormuslar.
Hoca:
-Adi Farzdir, demis.
Mollalar sasirip birbirlerine bakmislar:
-Bu ne bicim isim Hoca Efendi? demisler. Simdiye kadar boyle bir isim hic duymamistik.
Hoca hemen tasi gedigine koymus:
-Ya, sunnet diyeyim de onu da mi yiyesiniz?
Tarifesi Bende
Hoca bir ciger almis evine gidiyormus. Yolda bir dostuyla karsilasmis. Adam:
-Bak sana guzel bir ciger yemegi tarifi yapayim da bunu agiz tadiyla ye, demis.
Hoca rica etmis:
-Benim aklimda kalmaz. Bir kagida yaziver.
Adam yazip vermis. Hoca biraz sonra lezzetli bir ciger yemegi yiyecegini dusunerek dalgin dalgin giderken, bir caylak elindeki cigeri kapip kacmis...
Hoca caylagin ardindan bir sure baktiktan sonra elindeki kagidi havaya kaldirmis:
-Agiz tadiyla yiyemeyeceksin. Tarifesi bende!...
Testiyi Kırmadan Önce
Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
-- Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
-- Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
-- Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !
Ya Aşka Gelirse
Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler.Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış :
-Evin tahtaları ses veriyor!
Adam ukala ya :
-Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!
Hoca laf altında kalır mı :
-Ya aşka gelip secdeye varırsa!
Ya Deve Ölür Ya Timür Ya da Ben
Bir gun Timur, Hoca'yla hosbes ederken, "Buradan attim kilici, varip Halep'de oynadi bir ucu!" kabilinden, sozu uzattikca uzatarak, buyuttukce buyuterek, pireyi deve yapar.. Hoca canindan bezer. O da tutar, Allahin devesini, dev yapili bir mahluk haline kor:
-Dogrusu elimden nice develer gelip gecti ama, boylesini gormedim. Uc desem, kanatlaniyor; yuru desem, ayaklaniyor. Ne care ki, benim comez misali okumasi var, yazmasi yok! kabilinden satar, savurur.
Timur buna, parmagini isirir:
-Aman su mahluku bir goreyim! der.
Hoca hic istifini bozmadan:
-Devletlim, der; bugunlerde, namaz baslarini ogretiyorum. Allah izin verirse, seneye yine geldigimde, onunuze diz coksun!" der
Timur seneyi iple ceker.
O gun gelince, Hoca:
-Sormayin efendim, Kurani okumaya baslayinca, oyle bir aska geldi ki, simdi de, "Hafiz olacagim!" diye tutturdu. Allah ecelden aman verirse, bir daha ki seneye getireyim de hifzini dinleteyim! deyip Timurun otagindan ayrilir.
Timur, gene seneyi iple cekmeye baslar, Hoca'nin esi dostu;
-Bre Hoca, sen kaninla mi oynuyorsun? Kacin kurdu Timur; boyle mavallari yutar mi? diye cekip cekistirince, Hoca;
-Yahu, ne telas ediyorsunuz, seneye kadar cok zaman var. O zamana kadar Ya deve olur, ya ben ya da Timur!.
Yelpaze
Nasreddin Hoca, geçim sıkıntısından tavuk tüyünden yelpaze yapıp satmaya başlamış.Müşteriler yelpazeyi kullanıp denemiş, tüyler hemen dağılmaya başlamış.
-Bu nasıl yelpaze, sallar sallamaz tüyleri dökülmeye başladı, demiş müşteriler.
Hoca :
-Kullanmasını bilmek lazım, yelpazeyi sıkı tutarak, başınızı iki tarafa sallarsanız olur, diye cevap vermiş
Yemeğin Buğusu Paranın Sesi
Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
-- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
-- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
-- Evet, demiş fakir adam.
-- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
-- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
-- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
-- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan paranın da sesini alır elbet !
Yorgan Gitti Kavga Bitti
Hoca bir gece yarısı kapısının önünde bir kavga gürültü duyar, yataktan kalkar karısına seslenir:
-Hanım kalk, şu mumu yakta çıkıp bir bakayım dışarıda neler oluyor.
Karısı onu önlemek istemiş.
-Gece yarısı nene gerek, karışma sen!
-Olur mu hanım! Bu patırtı gürültüde uyunur mu?
Gerçekten kapı önünde bağırıp çağırmalar uzayıp gitmekte imiş, kadın kalkıp mumu yakmış. Hoca hava buz gibi olduğu için yorganı sırtına alıp aşağıya inmiş. Kapı önünde toplananlara:
-Ne oluyor burada?
Diye sormuş, daha ne olduğunu anlamaya kalmadan adamın biri karanlıkta hocanın sırtından yorganı aldığı gibi ortalardan kaybolmuş. Hoca uyku sersemi büsbütün şaşırmış. Zaten kavgada bitmiş, herkes dağılmaya başlamış. Hoca, hırsıza kaptırdığı yorganına üzüle üzüle, soğuktan büzüle büzüle yukarıya çıkmış. Onu merakla bekleyen karısı:
-Neymiş o gürültüler, kavganın nedenini anlayabildin mi? deyince hoca, düşünceli düşünceli şu cevabı vermiş:
Bir gun Hoca'nin bir koye gidecegi tutmus. Oyle sicak bir gunmus ki, kus bile kanadini kimildatmiyormus. Boylesi gunde yola cikmak delilik degil de nedir! Yorgunluk bir yandan, susuzluk bir yandan Hoca'nin imanini gevretmis, su yokusun basinda, su inisin dibinde derken, Allah onune bir cesme cikarmis.. Hemen, oluguna sokulan tikaci cikarip agzini dayamis ama, oyle bir akisi varmis ki, ustu basi islanmis; neye donduyse donmus. O zaman Hoca bir lahavle cekip:
-Tevekkeli degil, boyle deli deli aktigin icindir ki, agzina ot tikamislar ya senin! demis.
Anahtar
Hoca bir gün anahtarını kaybetmiş. Bahçede döne döne anahtarını arıyormuş. Hanımı sormuş: "Hocam, anahtarı nerede düşürdün?", "be kadin," demiş Hoca, "nerede düşürdüğümü bilsem, hiç arar mıyım?"
Aydınlık
Nasreddin Hoca kapisinin önünde
bir seyler araniyormus.Komsulari:
-Hayrola Hoca efendi,demisler,bir sey mi yitirdin?
-Mühürüm düstü de...
-Nerede düsürdün?Söyle,biz de bakiverelim.
-Içerde düsürdüm,avluda.
-Avluda yitirilen sey sokakta aranir mi be Hoca?
-Avlu karanlik.Burasi daha aydinlik da onun için burada ariyorum!.
Bal Ekmek:..:...
Nasreddin Hoca bir cimri tanidiginin evine gittiginde tanidigi ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmis. Nasreddin Hoca bayat ekmegi disi kesmeyince sinirinden bali kasikla yemeye baslamis. Ev sahibinin gözü yerinden oynamis :
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini siyirir, demis.
Nasreddin Hoca hiç ses çikarmadan bali bitirmis ve :
-Kimin içinin siyrildigini Allah biliyor, demis.
Benden Yana mısın? Ayıdan Yana mı?
Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken yanına bir adam yaklaşıyor ve şöyle diyor;
- Hocam, şimdi bir ayı gelse ne yaparsın?
Nasreddin Hoca hemen yerden iki taş alıyor ve bunlarla kendimi savunu -
rum, diyor. Adam tekrar soruyor;
- Diyelim ki taş yok o zaman ne yapacaksın? Hoca bu sefer;
- Kaçarım, diyor. Adam da;
- Ayı senden hızlı koşar ve seni yakalar, o zaman ne yapacaksın?
Hoca;
- Ağaca çıkarım, diyor. Adam tekrar;
- Ayı da ağaca çıkar, o zaman ne yapacaksın?
Hoca artık dayanamaz ve şöyle der;
- Bre hain, bre hain sen benden yanamısın yoksa ayıdan yanamısın?
Beş Kuruş
Bir gun Hoca sallana sallana yolda yururken, biri arkadan ensesine kuvvetli bir tokat atar. Hoca neredeyse yere dusecek. Hoca hiddetle,
-Ne curetle vuruyorsun!
Genc adam, biraz ukala bir tavirla, kisaca ozur diler. Kucuk bir hata yaptigini, Hoca'yi bir arkadasina benzettigini soyler. Ayrica, Hoca'nin kucuk bir tepeyi dag haline getirdigini belirtir.
Bunun uzerine, Hoca'yi mahkemeye gitmekten baska hicbir sey tatmin etmez. Hoca israrlidir ve genc adamin kabul etmekten baska caresi yoktur. Kadiya giderler.
Kadi her iki tarafida dinler. Ancak kadi genc adamin arkadasi oldugundan, onu muskul durumdan kurtarmanin caresine bakarken, Hoca'yi da yumusatmaya calisir.
-Hoca, hislerini anliyorum. Herkes ayni seyleri hissederdi bu durumda. Simdi ne dersin, bu genc adam kendine bir tokat atsa kabul edermisin.
Hoca bununla tatmin olmaz, israr eder mahkeme yapilsin der.
Bunun uzerine kadi, genc adama 5 kurus ceza verir ve gidip getirmesini soyleyip kursuden iner.
Hoca, genc adamin donmesini bekler. Bir saat gecer, iki saat gecer fakat genc adamdan ses seda yoktur. Mahkeme kapisinin kapanmasina az kalmisken, Hoca kadinin, en mesgul bir aninda ensesine okkali bir tokat atar ve ekler,
-Kusura bakma kadi efendi, daha fazla bekleyemecegim.
Gelirse soyle one, 5 kurusu sana versin
Bu Perdeyi Ben Buldum
Bir ahbap topluluğunda Hoca'nın eline iş olsun diye, bir saz tutturmuşlar :
-Hadi bize güzel bir şeyler çal da dinleyelim! demişler.
Hoca, sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmaya ve böylece tuhaf tuhaf sesler, gıcırtılar çıkarmaya başlamış :
-Ama Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır?Perdeler üzerinde usuliyle gezinmek gerek...
Hoca, elindeki sazı dımbırdatmayı sürdürürken :
-Onlar perdeyi bulamazlar, aramak için gezinip dururlar.Ben buldum işte.Niçin boşu boşuna gezinip durayım, demiş
Davetiye
Nasreddin Hoca'nın komşusu evlenirken Hoca'dan davetiye dağıtmasını istemiş.Hoca şehirde kendini beğenmiş olarak ün kazanan bir zenginin davetiyesini vermeye gitmiş.Hoca'yı gören zengin sinirinden :
-Davetiyeleri dağıtmaya iyi bir insan bulamamışlar mı? demiş.
Nasreddin Hoca :
-İyi insanlar da vardı, ama onlar iyi insanların davetiyelerini vermeye gitti, diye cevap vermiş
Eski Dolunaylar
Kaybolan dolunaylari mer ak eden biri sorar:
-Hoca! Eski dolunaylari ne yaparlar?
-Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar!.
Erkek Mi Dişi Mi?
Adamın Biri, Hoca'ya sorar:
- Nuh'un gemisine zeytin dalını ağzında getiren güvercin erkek miydi? dişi mi ?
Hoca cevap verir:
- Tabii ki erkekti eğer dişi olsaydı, ağzını o kadar
kapalı tutamazdı!
Evlilik
-Hoca, evlilik ne demektir?
-Gunduzleri cifte hirlama, geceleri cifte horlama!
Haspa
Hoca Nasreddin camide vaaz verir :
-Sakin ola kariniz, kiziniz süslenip püslenip açik saçik kiyafetlerle sokaga çikmasinlar.
-Ama hoca senin kiz hepsini de yapiyor, diye biri itiraz eder.
Hoca da :
-Ama haspaya da yakisiyor degil mi?
Herkes Anlasin diye
Nasreddin Hoca esegini pazara götürüp satiliga çikartmis. Esek pek
huysuzlanmis. Kuyrugunu elleyeni tepmis, disine bakani isirmis... Tellal :
- Hoca, demis, bu huysuz esegi kimse almaz. Geri götür...
Hoca altta kalmamis :
- Zaten satmak için degil, bu esekten neler çektigimi herkes anlasin diye
getirmistim pazara!...
Hırsızın Hiç mi Suçu
Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi :
-- Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki ?
Bir başkası :
-- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor ? diye konuşmuş.
Bir diğeri de :
-- Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış :
-- Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ? Hırsızın hiç mi suçu yok ?
Dünya Kaç Metre
Arkadaslarindan biri Hoca'ya sorar:
-Hoca, dunya kac metre?
Tam o sirada bir cenaze geciyormus yanlarindan. Hoca onu gostererek:
-Ona sor! Bak, ölçmus bicmis, gidiyor!..
Kara Kaplı
Bir keresinde, Hoca Aksehir'de ki mahkemeye kadi tayin edilir. Bir gun bir adam kosarak mahkemeye gelir ve Hoca'ya:
-Farzedelim iki inek mera da dovustu ve biri oldu, Hoca Efendi. Oldurenin sahibi sorumlu tutulacakmidir?
Adamin hilekar gozlerini farkeden Hoca dikkatliydi.
-Yerine gore, der, hukum vermeden.
-Karar vermene yardimci olabilir, Hoca Efendi. Senin inek benimkini oldurdu!.
-Bu halde, genel olarak bilindigi gibi inekler hayvandir. Hayvanlara sebep baglanmadigindan dolayi, kesinlikle sorumsuzlardir. Bu yuzden de, sahibi sorumlu tutulamaz!
-Ozur dilerim, Hoca Efendi, dilim surctu. Benim inek seninkini oldurdu demek istemistim!
Bu haber uzerine, Hoca'nin kani beynine sicrar. Sakalini ceker, kalkar ve yeniden oturur.
-Bu ilk dusundugumden daha karmasik bir durum, der. Memurlugunun tum agirbasliligiyla katibine doner ve ekler "yaninda ki rafta duran kara kapli kitabi ver bakayim!"
Kaybolan Ayaklar
Çocuklar bir gün dere kenarında oynuyormuş.Nasreddin Hoca’yı gören çocuklar, ‘hadi Hoca’ya şaka yapalım’ demişler.Çocuklar ayaklarını birbirine dolaştırıp:
- Hocam ayaklarımız karıştı, bulamıyoruz, demişler.Hoca şöyle bir bakmış eline bir sopa
almış.Çocukların ayaklarına ufaktan dokunmaya başlamış.Çocuklar hemen ayaklarını çekmişler. Hoca:
- Gördünüz mü? Nasıl da buldunuz ayaklarınızı, demiş.
Bu Kediyse Et Nerede?
Nasreddin Hocanın canı bir gün yahni ister. Kasaba gidip iki kilo et alır, eve gönderir. Hocanın karısı, yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Misafire ikram edecek başka şeyi olmadığından yahniyi pişirip, komşularına ikram eder. Akşam olup da evine yorgun argın dönen Hoca, yahninin özlemiyle sofraya kurulur.Biraz sonra karısı Hocanın önüne bir tabak bulgur aşı koyar. Hoca kızar:
- Hatun, hani bizim yahni? Karısı misafire ikram ettiğini söylemeye cesaret edemez.
-Hiç sorma efendi! Senin gönderdiğin eti kedi yedi, der. Hoca sofradan kalkar. Kediyi tartar.Kedinin zayıflıktan bir deri bir kemik ve açlıktan bitkin halde olduğunu görür.
Bir karısına bir kediye bakar.
- Hatun, gerçekten eti bu bizim kedi mi yedi? diye sorar. Karısı:
- Evet Efendi! Bu utanmaz kedi yedi, der.
Hoca, koşarak el terazisini getirir. Terazinin bir gözüne kediye, öbür gözüne kilogramları koyar.
kedi tam iki kilo gelir. Hoca karısına bakarak:
- Bak hatun! Şu gördüğün bizim kedi tam iki kilo geldi. Aldığım et de iki kiloydu. Bu tarttığım kedi ise, et nerede? yok bu tarttığım et ise, kedi nerede?! diye sorar.
Kibir yok
Nasreddin Hoca'ya yapilan sakalar tukenip bitmezdi. Aksehir'liler bir gun Hoca'ya takilir ve sorarlar.
-Hocam senin evliyalar katinda ulu bir kisi oldugun soylenir asli var midir?
Hoca'nin boyle bir iddiasi elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;
-Her halde oyle olmali.
-Boyle kisiler zaman zaman mucizeler gostererek bu ozelliklerini herkese kanitlar. Hoca madem kabullendin goster bir mucize gorelim!
Hoca;
-Pekala simdi size bir numara yapalim der karsisinda durmakta olan cinar agacina;
-Ey ulu cinar cabuk yanima gel!...
Tabii ne gelen agac var ne giden. Hoca yurumeye baslar agacin yanina varir. Aksehir'liler;
-Ne oldu Hoca agaci getiremedin, kendin oraya gittin! diye gulunce,
Hoca;
-Bizde kibir yoktur, dag yurumezse abDal yurur der.
Kör Döğüşü
Nasreddin Hoca, gençliğinde dilenen bazı insanlar görür. Epey bir zaman adamları inceler.
Dilenciler kör oldukları için çevredeki insanlar onlara pek çok yardım verirler.
Fakat dilenciler bir türlü doymak bilmezler.
Hoca, dilencilerin yanlarına yaklaşır. Cebinden para kesesini çıkartıp şakırdatır. Sonra dilencilere:
-- Alın bu paraları da aranızda bölüşün, diyerek yanlarından uzaklaşır.
Adamları tekrar gözlemeye başlar.
Kör dilenciler, para kesesinin içlerinden birine verildiğini sanarak parayı kapmak için birbirlerine girerler:
-- Kese sende!
-- Ben de yok sende!
--Çabuk benim payımı verin, yoksa ben size yapacağımı bilirim! gibi sözlerle açgözlü dilenciler, birbirlerine vurmaya, küfretmeye başlarlar ama keseyi de bir türlü ele geçiremezler.
Hoca bunları gözlerken:
-- Hey gidi açgözlü iki dünya körleri hey! diye söylenirken biri:
-- Ne oluyor Hoca? diye soru sorar. Hoca:
-- Ne olacak, kör döğüşü nedir bilmiyorsan öğren, der.
Kuyuya Düşen Ay
Bir gece Nasreddin Hoca kuyudan su almaya gider.Bakar ki ay kuyuya düşmüş. Hoca:
– Kadın kadın, diye hanımına bağırır. ‘Bana çabuk birkanca getir yoksa ay boğulup ölecek’.-Düştük düşmesine ama ayı da kurtardık, der
Mısıra Kadı Oldu
Bir gun Hoca, gene esegini kaybeder. Eee, bu kacinci! Gayri canina 'tak' eder. "illalah bu tas kafalinin elinden! Aklini basina alsin da, biraz da o beni arayip bulsun!" diye soylenir. Suradan suraya adimini atmaz.
Aradan aylar, gunler gecer. Korolasi ne doner gelir, ne bir kuru selam gonderir. Gunlerden bir gun Hoca esekler basi Deli Omer'i gorur: "Bu herifin azicik kulagi deliktir. Sunun bir agzini ariyayim!" der, nasil ararsa arar. O da:
-Duymadin mi, der; senin esek Misir'a kadi oldu!
Bunu duyunca, Hoca basini sallar:
-Tevekkeli degil; ben bizim comeze ders verirken, o da kulaklarini dikip dinliyordu! der.
Nerelere Kadar ?
Nasreddin Hoca, kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi, Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
- Ne oldu sana, Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca, kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyorum...
Ömrüm Yeterse
Hoca, küçük yasta da beklenmedik şakalar yapar, etrafindakileri şaşırtırmış. Anası terzi çıraklıgına vermis onu. Bir, iki yıl derken, kadıncağız sormuş:
"Oglum neler ögrendin? Anlat da sevineyim."
"Olur, anacıgım." demis Hoca. "Simdilik isin yarısını ögrendim. Dikilmis seyleri söküyorum. Ömrüm de yeterse, elbise dikmeyi de tez zamanda ögrenecegim."
Pamuk
Nasreddin Hoca karin ne oldugunu bilmiyormus.bir gün sabah kalamis ki her taraf kar.tabi karin ne oldugunu bilmiyor pamuk zannetmis.hemen karisinin basina gitmis. demiski:
-Karı karı kalk!her taraf pamuk dolu. yatagi yorgani getir de dolduralim. demis
bunun üzerine yatak yorgan ne varsa hepsini doldurmuslar.ertesi gün olmus nasreddin hoca yine karisini basina gitmis:
-Karı karı kalk!demis hergün çocuklar isiyordu yataga bugünde yastik yorgan isedi demis
Peştemal
Timur ile Hoca bir gün hamama giderler. Hosbes ederken Timur, Hoca'ya sorar:
"Hoca, ben köle olsam bana kaç para deger biçerdin?"
Hoca:
"Ben bu isin tellali degilim ama bir 15 akçe ederdin!"
Bu laf üstüne Timur çok sinirlerinir:
"Hoca" der "Senin dedigini kulagin duyuyormu? Sadece bu pestemal 15 akçe eder be!"
Hoca hiç istifini bozmadan:
"Ben zaten pestemale biçtim bu fiyati!" der....
Ramazan
Bir Ramazan günü Nasreddin Hoca'nin gözleri susuzluktan afallamis. dayanamayip bir çesmeye çaktirmadan yanasir. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüs hocayi :
-Aman hoca, günah degil midir bu yaptigin !
-Yikil karsimdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem ! ne günahi ...
Yem
Nasreddin Hoca, bir gün esegiyle odun getirir. Hava da cok sicak oldugundan hem kendisi hem esegi kan ter icinde kalirlar. Hoca odunlari indirir, yerlestirir.
Karisina:
- Hatun, esek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir.
Karisida o gün yorgun oldugundan:
- Efendi, benim isim var, sen yemleyiver, der.
Hoca sicaktan iyice bunalmis vaziyette kendini minderin üzerine atar.
- Olmaz! Hic halim yok, veremem, sen ver der.
Esegin yemini sen vereceksin ben verecegim derken is kizisir. Epeyce tartisirlar.
En sonunda Hoca:
- Pekala! Öyleyse aramizda bahse tutusalim. Kim önce konusursa esege o yem versin. Anlastik mi? der.
Karisi teklifi kabul eder. Ikisi de birer köseye cekilirler.
Az sonra kadin, el isini alarak komsuya gider. Hoca birsey diyemez.
Aradan biraz zaman gecer. Eve bir hirsiz girer. Hoca'yi görünce kacacak olur. Ama Hoca'dan hic ses ve tepki gelmedigini anlayinca kacmaktan vazgecer.
Ortalikta ne var ne yoksa koca bir cuvala doldurur. Hoca'nin gözleri önünde cuvali yüklenerek evden cikar.
Karisi epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Esyalarin yerinde yeller esmektedir. Telasla:
- Bu ne hal? Efendi! diye ciglik atar.
Hoca yattigi yerden dogrularak:
- Haydi bakalim Hatun, bahsi kaybettin. Esegin yemini sen vereceksin! der.
Tabutun Neresinden?
Akıllının Biri, Nasreddin Hoca'ya sorar:
- Bir cenaze töreninde tabutun neresinde durmam gerek?
Sağında mı, solunda mı, önünde mi yoksa arkasında mı ?
Hoca gülümser:
- Tabutun içinde olma da neresinde olursan ol.
Tavan
Nasreddin Hoca'nin evine tüccar arkadasi misafir olmus.Hoca ona manti pisirip getirmis. Arkadasi acele edip mantiyi hemen agzina atinca bogazi yanmis. Bogazinin yandigini belli etmemek için basini tavana dogru dikmis ve yanmanin etkisi gidince de basini tavandan indirmeyip sormus :
-Hocam bu tavani ne zaman yaptiniz.
Hoca hemen :
-Bogazina ates düstügü zaman, demis
Turna Ayağı
Hoca güzel bir Turnayı kızartıp tepsiye koyar ve Timur'a götürmek üzere yola koyulur.Ancak tepsiden gelen mis gibi kokular Hoca'nın ağzını sulandırır.Bir ağacın altına oturup Turna'nın bir budunu koparır yer.
Timur, Hoca'nın getirdiği Turna'nın tek ayaklı olduğunu anlayınca :
-Bu Turna'nın bir budu nerede Hoca?...diye sorar.
Hoca hemen yanıtlar :
-Bizim köyün Turnaları tek bacaklı olur da..
Timur inanmaz, gözüyle görmek ister.Kalkıp Hoca ile birlikte göl kenarına giderler.Gölde Turnalar tek ayakları üzerinde durduklarından Hoca keyifli keyifli söylenir :
-İşte devletlüm gözünüzle görünüz...
Timur, Hoca'ya döner :
-Al şu oku at, birini vur... emrini verir.
Hoca çaresizlik içinde ok atar.Turnalar birden öteki ayaklarını da çıkarıp kaçmaya başlarlar.
Timur :
-Gördün mü Hoca, hepsi de iki ayaklıymış...
Hoca lafın altında kalır mı? :
-Aman Sultanım, sizde sıkıyı görseniz iki ayağınızla kaçmaz mısınız?
Ya İçinde Olsaydım
Akşam geç saatte eve gelen Hoca pencerede bir karaltı görür.
"Hanım ucuz kurtulduk. Ya içinde olsaydım!" der
Yemesi Kolay Olsun Diye
Timur'un defterdarı hesapta bir yanlışlık yapar.Bunun üzerine Timur o defterdara kağıtları
yedirir ve işten kovar.Yerine Nasrettin Hoca'yı alır.Hoca hesapları yufka üzerinde yapmaya başlar.Timur bunu görür ve sebebini sorar.
Hoca aynen şu cevabı verir:
--Yemesi kolay olsun diye
Ya Üstünde Ben Olsaydim
Bir gün Hoca eşeğini kaybetmiş. Aramadık yer, sormadık insan bırakmamış ama ne olmuşsa olmuş,bulamamış eşeği.Oturup derdine yanacak yerde, bu hale de şükretmeye başlamış. Komşuları:
-Bre Hoca, canın sağ olsun ama, neticede eşekten oldun, şükredecek ne var bunda?" demişler.
Hoca cevap vermiş:
-A komşular, ben şükretmeyim de, kimler şükretsin, ya
ben de eşeğin üstünde olsaydım!
Neyzen
Timur, sanatlarin koruyucusu, bos zamaninda ney sesiyle ruhunu dinlendirmekten hoslanir oldu. Bir sure icinde, tek bir calgicidan, emirin dinlenme koskunde gozu kapali yuze yakin neyzenden koca bir orkestra olustu.
Hoca'ya Timur'un yeni tutkusu anlatilinca, Hoca kendisinin imparatorlukta en iyi ney calan, siradan prensler icin cok pahali oldugunu yaydirir etrafa. Han'in huzuruna getirildiginde, buyuk bir maas mi yoksa baska bir sey arasinda tercih yapmasi teklif edilir. Tahmin edebileceginiz gibi maasi kabul eder ve ondan sonra saray muzisyenleri arasinda zevkli bir hayat surer.
Bir gun Timur'a bir misafiri tarafindan, bir neyzeni tek basina dinlemek, yuz neyzeni ayni anda dinlemekten yuz kat daha zevkli oldugu anlatilir. Bunun uzerine, Timur her neyzene sirayla calip kendisini eglendirmesini emreder.
Kendini gosterme sirasi gelmeden cok once, Hoca coktan gogsunde agrilar hissetmis ve artik ney calmaktan vazgecmisti.
Şair Hoca
Bir gece Hoca, birdenbire uyanır; mışıl mışıl uyuyan karısını dürter :
-Kalk, çabuk şu mumu yak, aklıma bir şiir geldi, hemen yazıvereyim!
Deyince, karısı kalkıp mumu yakar, diviti ve kağıdı Hoca'nın önüne koyar.Hoca, çabuk çabuk birşeyler yazdıktan sonra yatmak üzereyken karısı merakla sorar :
-Efendi, şu yazdığını oku bakalım bana!
Hoca nazlanmadan yazdığı şiiri okur :
-Yeşil yaprak arasında kara tavuk kızıl burnu
deli ile nasrettin hoca
bir gun elma agacina cikan deli elmalari yiyormus aniden nasrettin hoca agacin altina gelir namaz kilar namazi bittiginde son dualara gelmir ve soyle der:
-"allahim sen namazimi kabul et"der nasrettin hoca
-"ETMEM"der deli
nasrettin hoca tekrar soyler-"allahim sen namazimi kabul et"
-"ETMEM"der deli
bundan bikan nasrettin hoca
-etmezsen etme zaten abdessizdim! der
Cimri ve Nasrettin Hoca
Cimri ve de boş boğazın biri Hocaya:
Ya Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?
Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazına ateş düştüğü zaman, demiş.
Eşeğe Yazık Olur
Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
- Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?
Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
- Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.
Nasıl Olsa Yarın Kıyamet Kopacak
Hocanın. çok. sevdiği. bir. kuzusu. varmış.öyle. ki. kuzuyu. diğer. hayvanlarından. daha .üstün tutmaktadır.arkadaşları .hocanın. bu. zaafını .bildilerinden. bir. gün. gelip :--hocam yarın nasıl olsa kıyamet kopacakgel şu kuzuyu kesip afiyetle yiyelim.derler. bu teklife hocanıngönlü razı olmasa da arkadaşlarını kıramaz kuzuyu kesip arkadaşlarına ikram eder.ziyafet bittikten sonra hocanın arkadaşlarıyüzmek için dereye girer.hoca her zamanki gibi ayağına gelen fırsatı tepmez.arkadaşlarının dereye girerken çıkardıkları giysileri kuzuyu kızarttığı ateşte yakar.arkadaşlar dereden gelince: --ne yaptın hoca şimdi biz ne giyineceğiz diye feryat ederler. hoca imalı bir tebessüm ile cevap verir: --ne üzülüyorsunuz arkadaşlar nasıl olsa yarın kıyamet kopacak değil miydi.
Kim Daha Büyük
Hoca’ya:
- “Efendi” demişler, “padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?”- “Çiftçi büyük elbet” demiş Hoca ve eklemiş; “Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse pâdişah acından ölür.”
Gönlüm razı olmadı
Nasreddin Hoca, kasabadan Kur’an-ı kerim, tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor.-“Ben de biliyorum tutmayacağını, ammaaa ya tutarsa !...”
Keçiyi içeri al
Biri , Hocaya evinin darlığından, evindeki sıkıntıdan bahsederek çare söylemesini ister.
Hoca adamı sükûnetle dinler :
- “ Şimdi evine git. Keçiyi içeriye al” der.
Adam , ertesi gün yine Hoca'ya gelir.
- “Aman hocam keçiyi içeriye alınca sıkıntım azalacağına daha da arttı”.der.
Hoca Adamı gene sükûnetle dinler ;
- “ Şimdi evine git, tavukları da içeriye al” der.
Adam, ertesi gün yine Hoca'ya gelir.
- “Aman Hocam sıkıntım daha da arttı” der.
Ertesi gün Hocaya tekrar gelir, biraz rahatladıklarını anlatır.
Hoca:
- “ Bu gece tavukları da evden çıkar” der.
Adam ertesi gün daha da rahatlamış olarak tekrar gelir.
Hoca :
- “Şimdi evine git, ineği de evden çıkar ve evini bir güzel temizle” der.
Adam denileni yapar ve çok rahatlamış bir şekilde, ertesi gün yine Hocayı ziyarete gelir.
Artık evi kendisine çok bol gelmektedir. Hocaya teşekkürlerini sunar.
Hayvanlar kocaman mı?
Nasreddin Hoca Konya'da gezerken büyük bir yapı görmüş. Durmuş, yapıyı seyrederken binanın kapıcısı Hoca’ya sormuş :
- “Efendi, ne diye öyle bön bön bakıyorsun?”
- “Burası nedir? Anlamak istedim” demiş Hoca.
Kapıcı, alay etmek için :
- “Değirmen” demiş.
Nasreddin Hoca soruvermiş :
- “Bu değirmende çalışan hayvanlar da burası kadar kocaman mı?”
Sahuru da yemezseniz
Nasreddin Hoca'nın, ailece oruç tutmayan bir komşusu varmış. Ama adam hep sahur yemeği hazırlattırır, çocuklarını da sahura kaldırır, hep beraber yerlermiş.
Sonunda karısı dayanamamış. Hocaya danışmaya gitmiş;
- “Bizde ne kocam, ne ben ne de çocuklardan oruç tutan kimse yok. Kocam ısrarla bana güzel yemekler yaptırıyor, hep beraber sahurda yiyoruz. Oruç tutmadığımıza göre ne diye her gece sahura kalkalım ?”
- “Öyle konuşma hanım” demiş Hoca , “namaz kılmıyorsunuz, oruç tutmuyorsunuz, sahur da yemezseniz Müslümanlığınız nasıl belli olacak !”
Kimin içinin yandığı belli
Nasreddin Hoca'yı çok cimri komşularından birisi yemeğe çağırmış. Sofraya oturmuşlar. İki kişilik servis için ortaya dört adet zeytin, iki haşlanmış yumurta, bir tutam tuz, iki dilim ekmekle su getirmişler. Yemeğin üstüne bir kaşık bal ikram etmeyi düşünen ev sahibi her nasılsa bal çanağını sofranın altına koymuş.
Bunu gören Hoca, çanağı sofraya koyduğu gibi başlamış ekmeksiz atıştırmaya.
Ev sahibi bakmış ki balı tükeniyor ;
- “Hocam” demiş, “ekmeksiz yersen için yanar.”
Hoca aldırış etmeyip balı yemeye devam ederken seslenmiş;
- “Kimin içinin yandığı belli.”
Yolda Hoca'yı görenler :
- “ Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?” diye sormuşlar.
- “Ne yaparsın” demiş Hoca, “zavallı hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı.”
Oğlumun babası öldü de
Bir gün Nasreddin Hoca’yı siyah elbiseleriyle görenler:
- “Ne oldu Hoca efendi” demişler, “bu gün karalar giymişsin?”
- “Oğlumun babası öldü de ...” demiş Hoca, “O'nun yasını tutuyorum.”
Birinin anası ağlayacak
Hoca'nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına gidince :
- “ Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım” demiş. “ Hava güneşli olurda zamanında hepsi kurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!”
Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturan büyük oğluna uğramış.
Oğlu :
- “ Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursa anam ağlayacak” demiş.
Hoca eve canı sıkkın dönmüş.
Karısı :
- “Hayrola efendi, yüzün neden asık” demiş.
- “Benimki bir şey değil” demiş Hoca; “Asıl Sen kendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak”.
Saz çalması
Hoca'ya sormuşlar :
- “Saz çalmayı bilir misin?”
- “Bilirim” demiş.
- “Buyur, çal bakalım” diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar. Hoca mızrabı almış, perdelere basmadan tellere vurmağa, tuhaf sesler çıkarmağa başlamış.
- “Saz böyle mi çalınır a Hoca?” demişler, “parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere
vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar.”
- “ Perdeleri bulamayanlar öyle çalar” demiş Hoca; “ Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim.”
Bu Siteyi Bu Kadar Kisi Ziyaret Etmistir 5 ziyaretçi (65 klik) kişi burdaydı!